Tarihi Değerleri İtibarsızlaştırma Ve Asimile Etme
25 Haziran 2020 - 17:28 - Güncelleme: 22 Kasım 2020 - 14:45
Tarihi Değerleri itibarsızlaştırma Ve Asimile Etme
Tarihin amacı nedir? Geçmişe ışık tutmaktır değil mi.
Yaşanmışlıklar, kültürel miraslar, gelenekler, inşaa edilen yapılar, diller, dinler ve daha nice değerler. Bu değerlerimiz geçmişin kuytu karanlıklarında saklı durumda iken tarihin ışığı öncülüğünde aydınlanıyor ve en kuytulardan en aydınlıklara çıkarılıyor. Bir şehir en âlâ nasıl tanınır, ne ile tanıtılır sorusunun cevabı 'tarihi ve kültürel değerleri' ile olmalıdır. Hangi yemeği meşhurmuş, gideceğim yerde ne tür hediyelikler alabilirim? Bu tür soruların Tarihi değerler yanında sönük kalması gerekmiyor mu? Nereleri gezmeliyim sorusunu neyi yemeliyim sorusuna tercih ettiğiniz zaman, gidip görmeye karar verdiğiniz yerin önce tarihine bir göz atmanız gerekir. Hangi padişah, nasıl bir orduyla fethetti. Buradaki Ulu cami veya şehir kalesi hangi niyetlerle inşaa edildi.. bunları önceden bilmek, o geziye çıkınca kişiye değer katacak bilgilerdir. Küçük ama değerli bilgiler. Bitlis'e geldiniz varsayalım ve Bitlis büryanını yemek istiyorsunuz Bitlis büryanını Ankara'da yiyebilirsiniz fakat Bitlis kalesini Ankara'da görmeniz imkansız, avşor içmek isteyeceksiniz İstanbul'da da pek âlâ içebilirsiniz fakat İhlasiye medresesini İstanbul'da asla gezemezsiniz, bir Bitlis tütünü sarmak isteyeceksiniz İzmir'de de sarabilirsiniz ama Nemrut Dağı'na İzmir'de çıkamazsınız. Hele bir de Bitlis'te Beş Minare türküsünün yürek yakan hikâyesi vardır ki -her yerde yüreğe dokunur doğrudur- fakat o dağlara bakıp dinleyince sizi alır o güne götürür. Türküde sözü geçen oğlan hangi dağın arkasından indi diye tüm dağlara bakar düşünürsünüz! Bu saydıklarımızın ışığında diyebiliriz ki sevgili dostlar; tarihî değerlerin farkı ortada. Tanıtıyor, sevdiriyor, hayran bıraktırıyor, fakat asimile etme çabaları sonuç veriyor olmalı ki tarihî değerler değersizleştiriliyor. Ankara'da büryan yediniz gelip Bitlis'te Bitlis kalesini görmek istiyorsunuz fakat kale kapıları ziyaretçilere kapalı Ankara'da göremediğinizi Bitlis'e geldiğiniz halde göremiyorsunuz, İstanbul'da avşor içtiniz, Bitlis'e gelip İhlasiye medresesini görmek istiyorsunuz, fakat İhlasiye medresesi kamu kuruluşuna tahsis edildiği için tarihi değerini yansıtmıyor. İstanbul'da gezemediğiniz İhlasiyeyi Bitliste gezemiyorsunuz, İzmirde tütün sardınız, gelip Bitlis'te Nemrut'a çıkmak istediniz fakat Nemrut'a çıkmak için imkanlarınız el vermiyor çıkamıyorsunuz İzmir'den. Evliya Çelebi'nin kitabında bahsettiği Rahva Ovasını duyup geliyorsunuz adı değiştirilmiş bir ova ile karşı karşıyasınız. Bitlisli bir arkadaşınızdan Norşin güzelliğini duyup geliyorsunuz karşınızda Güroymak diye bir yer çıkıyor asla Norşine varamıyorsunuz.
Peki nedir bu değersizleştirme politikası? Bitlis kalesinin kapıları kapalı diye tanınmamaya mahkum mu edilmeli? Halbuki etkileyici bir tarihi hikayesi mevcuttur. Kendi kralına direnen bir kaledir Bitlis kalesi.
Nedir bu İhlasiye medresesindeki kamu kuruluşu ablukası? Koca ilde kamu kuruluşunuza tahsis edilecek yer mi bulamadınız? Hemde yeşili tahrip edip inşaatlarla kat yükseltmede bu kadar ustalaşmışken, nedir bu Nemrut'a ulaşım zorluğu? Günde 2 servis yönlendirilecek kadar tabiat harikası değil midir Nemrut? Nedir bu Rahva ovası isminin değişimi, asırlardır Rahva denilen bölgeye zat-ı alilerinin ismi zikredilerek büyüklüğü mü nitelendirilmek isteniyor. Peki yıllardır Norşin isminin Güroymak ismi altında ezilmeye çalışılması? Nedir bu asimilasyon çalışması? Tarih amacına hizmet ederken tarihtekilerin tarihi değersizleştirmesi neden?
Bitlis kalesi ziyarete açılabilirken, İhlasiye medresesi bir müzeye dönüştürebilecekken, Nemrut daha uğrak bir tabiat harikası olabilecekken, rahva ovası ve Norşin isimleri hürmetsizliğe feda edilmemeliyken neyin mücadalesi bu?
Tarihi değerler itibarsızlaştırılmamalı, asimilasyona meydan verilmemeli.
Bitlis tarihiyle bilinmeli, doğasıyla sevilmeli, gelenekleriyle var olmalı vesselam....
YORUMLAR
- 4 yıl önceYazdığınız konu da o kadar haklısınız ki.. Bende birşey eklemek isterim. Mimari yapılarımız bizi eskiye götüren ve o tarihteymiş gibi yaşama hissi ve o dokular restorasyon adı altında o kimyasalların içinde kaybolup gidiyor yapılan tarihi dokunun üzerine boya badana al sana restorasyon olur mu böyle birşey restorasyon yanlış anlatılmış galiba bu günümüze göre değil geçmişin yapısına göre değerlendirilmesi gerekirken şimdi ki boya badana ile süs verilip üstü kapanıyor. Bence bu da gezmekten çok yapılan tarihi yapılara büyük saygısızlık diye düşünüyorum. Saygılarımla..
FACEBOOK YORUMLAR